T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
AYDIN / SÖKE - Sazlıköy Hilmi Fırat Ortaokulu

Değerler Eğitimi - Çalışmak - Sihirli Bulgur Pilavı (Hikaye)

Sihirli Bulgur Pilavı

 

            Bir zamanlar, bir sultanın iki oğlu iğtahsızlıktan hastalanacak dereceye gelmişti. Sultan, canı gibi sevdiği oğullarına türlü türlü lezzeti yamekler hazırlatıyor, ama onların yemeklere dokunmaması karşısında çok üzülüyordu. Şehzadelerin bu iştahsızlığına çare bulmaları için sarayın hekimleri ve bilginleri çağrıldı. Onlar çeşit çeşit ilaçlar denediler.

Ama hiçbirisi işe yaramadı. Şehzadeler hemen hiçbir şey yemiyorlar, en güzel yemeklere dönüp bakmıyorlardı bile.

            Sonunda, sultan bütün ülkeye tellallar göndererek şu çağrıyı yaptı:

"Kim şehzadelerin iştahsızlığına çare bulursa, sulştan ona büyük ihsanlarda bulunacaktır."

            Bunun  üzerine, ülkenin her yanından doktorlar ve büyücüler saraya akın ettiler. Aralarında sahtekarlar da bulunan bu insanlar ödülü kapmak için her türlü yolu denediler. Ama hepsi de başarısız oldular. Sultan çok üzgündü.

            Bir gün saraya eski-püskü kıyafetler içinde yaşlı bir köylü geldi. Muhafızlara sultanı görmek istediğini söyledi. Muhafızlar adama önce izin vermek istemediler, ama yaşlı köylü şehzadelerin hastalığı için geldiğini söyleuince, sultanın öfkesinden korktukları için onu içeri aldılar.

            Mahzun halde tahtında oturan sultan, huzuruna getirilen köylüye bir müddet umursamazca baktı. Sonra:ü

            "Ne istiyorsun ey köylü? "  diye sordu.  Köylü saygıyla sultana şöyle dedi:

            "Sultanım! Şehzadelerinizin derdinin dermanını biliyorum. Ama onların tkrar iştahlarına kavuşmaları için benimle birlikte köye gelmeleri ve benim istediğim şeyleri yapmaları gerekiyor."

            O zamana kadar yüzlerce yolun boşa çıktığını görmüş olan sultan, önce bu basit köylünün teklifini hemen reddetmeyi düşündü. Fakat, sonra içindeki ümit ışığı henüz sönmediğinden:

            "Pekala" dedi. "Ama  eğer  saraya aynı şekilde dönerlerse, kendine cezalardan ceza beğenirsin, bunu bilirsin!"

            Böylece, şehzadeler köylüyle birlikte fazla uzakta olmayan köye gittiler. İlk akşam şehzadeler herzamanki gibi önlerine konan yemeğe  hiç bakmayıp birazvık ekmek yediler ve uyudular. Hallerinden hiç memnun değillerdi, ama onlar da bu hastalıktan kurtulamayı ve hayat dolmayı çok istiyorlardı.o yüzden, fazla şikayet etmediler.

            Ertesi sabah, güneş doğmadan köylü şehzadeleri uyandırdı. Gözlerni oğuşturarak kalkan şehzadelerin eline birer kürek verdi. Köylü sonra da karısına dönüp şöyle dedi:

            "Tencere nin  en  büyüğünde tepeleme bulgur pilavı pişir.  Sakın artacak diye korkma!" Sonra da şehzadelerle tarlaya birlikte gittiler. Babalarına köylüye itaat etmeleri konusunda söz verdiklerinden isteksiz de olsa denileni yapan şehzadeler, tarlada çalışmaya başladılar. Önceleri gönülsüz, ama sonra çalışmanın lezzetine vararak kürekleriyle toprağın altlnı üstüne getirdiler.

            Nihayet, akşam olduğunda köylü onlara durmalarını söyledi. Kürekleri omuzlarında eve dööndüler. Sofraya oturduklarında, şehzadeler, önlerine konan bulgur pilavını iştahla kaşıklamaya başladılar. Kısa sürede, bütün tencereyi bitirdiler. Olan-bitene kendileri de hayret ediyorlardı. Şehzadelerden birisi dayanamayıp:

            "Teyze, galiba sen sihirli bir pilav pişirmişsin" dedi. "Hayatımda hiç bu kadar lezzetli bir pilav yememiştim."

            Köylü onun bu sözüne gülümseyerek şöyle dedi:   

Evladım, sihir pilavda dağil, gün boyu elinizde tuttuğunuz kürekteydi. Acıkmayan insan nasıl yemege iştah duyabilir ki? Sizin hayatınızda eksik olan buydu. Siz bütün gününüzü tembel tembel geçiriyorsunuz. Onun  için siz her zaman iştahsızsınız.

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 19.05.2021 - Güncelleme: 19.05.2021 23:51 - Görüntülenme: 359
  Beğen | 1  kişi beğendi