Eğitim, güzel olduğu kadar zor bir ödevdir. Çocuklarımıza verdiğimiz eğitim, akılsal becerileriyle yakından ilişkili olan temel sosyo-duygusal yetenekleri kadar etkilidir gelecekleri üzerinde.
Bu bakımdan, unutmamamız gereken ilk şey aklı duygudan ayırmanın imkansız olduğudur. Bu ikilik, gerçekliğimize uymaz, çünkü biz bu şekilde bir bütünüz, gelişmemizi ve hayatımızı böyle kuruyoruz.
Bu durum, eğitmek istediğimiz çocuklar ve gençler için olduğu gibi biz eğitimciler (anne babalar, öğretmenler, büyükanne babalar vb.) için de geçerlidir. Diğer bir deyişle, iyilik hissi yaratmak istiyorsak öncelikle bunu kendimiz hissetmeliyiz.
Bunu anlamak için, duygularımızla eğitme yoluna gittiğimizi vurgulamalıyız. Böyle olunca, bizim için işler iyi gitmediğinde, doğru eğitim veremeyiz. Mesela, çok fazla stres ve sinir bozukluğu ile uğraşıyorsak, çocuklarımızın sakin ve motive olmalarını sağlayamayız.
Eğitim esasen bizim örneğimize dayanır. Başka bir deyişle, kil olmadan tuğla, çimento olmadan yapı olmaz. Bu bakımdan eğitim, çocuklarımızın çevresindeki her şeyi içeren bir ekip çalışmasıdır.
Laurence Steinberg'in öne sürdüğü prensiplere göre 10 temel unsuru seçerek çocuklarımızın iyi eğitilmesine yardımcı olabiliriz. Şimdi bu prensiplere biraz daha yakından bakalım:
Hareket etmeden önce düşünmeliyiz; ama bunu her zaman başaramayacağımızı ve ancak duygusal sıkıntı olmadığı zamanlarda sakin davranabileceğimizi de kabul ediyoruz. Yine de elimizden geleni yapmaktan vazgeçmemeliyiz. Dolayısıyla şunları aklımızda tutmalıyız:
Beş aylık bir bebek ağladığında, karnı açtır ya da anne babasının yanında olmak istiyor olabilir. Çocuklarımıza sevgi iletebilmek için şefkatimizi esirgememek esastır. Aşırı şefkat değil, kötü davranışların sergilendiği negatif dönemlerin ardından şefkat göstermek şımartır onları.
Ne var ki bu konu üzerinde düşünmek doğru olacaktır. Çocuğun okulda tembellik etmesini teşvik etmek yanlıştır ama ödevini yapmadığında ya da ders çalışmadığında aldığı dersi anlaması için çocuğa destek olmak doğrudur. Ayrıca şunu vurgulamalıyız:
Çocuklarımızın motivasyonu, ilgileri ve tercihleriyle ilgili olmamız gerekir. Böylece, eğitimlerine katılabilir ve çocuğumuzun hayatında eleştirici ve savunucu rolünü oynamaktan kaçınmış oluruz.
Her çocuğun kendi ritmi vardır ve bu ritme saygı göstermemiz çok önemlidir. Çoğu zaman çocuğu, kendi eğitim yöntemlerimize adapte etmeye çalışırız ve bu süreci yönetmesi gereken tek gerçeği kaybederiz: HER ÇOCUK EŞSİZDİR: Sabırlı olmalı ve geçiş sürelerine saygı göstermeliyiz.
Hayır, her şey yolunda değildir. Çocukların onlara rehberlik edecek, hangi kısıtlama ve yasakların olduğunu öğretecek kural ve sınırlara ihtiyacı vardır. Kararlı olmalı ve adaletli davranmalıyız. Ama bunu daima dengeli ve tutarlı bir şekilde yapmalıyız.
Aynı şekilde, denetleme gereklidir ve çocuklarımızın yapıp yapmaması gereken şeylere dikkat etmeliyiz. Böylece onlar olgunlaştıkça yavaş yavaş daha esnek davranmaya başlayabiliriz.
Çocuğunuzla meseleleri pozitif bir biçimde tartışmak çok önemlidir. Çocuğun hayatına dair her detayı kontrol edemeyiz. Dolayısıyla, bağımsızlıklarını kazanabilmeleri için kendi seçeneklerini görmeleri ve seçim yapmaları için izin vermeliyiz. Sloganımız şu olsun: Gerektiğinde koruyalım ama elverişli olan durumlarda da izin verelim.
Tutarlı olmak, belli rutinleri sürdürmek, ortak bir hedef yaratmak, gerektiğinde esnek davranmak ve müzakere edilemez olan kuralları belirleyebilmeleri için çocuklarımıza yardımcı olmak, belli bir denge kurmamıza ve çocuğun kuralları kabul edip mantığını anlamasına yardımcı olur.
Fiziksel ceza ve şiddet, ters etki yaratır ve zararlıdır. Çocuğa kötü davrandığınıza ve saygı göstermediğinize işaret eder ve bu da yukarıda sözünü ettiğimiz gelişmeyi teşvik etmez. Yetişkinlerin zihnini açan bir soru var: Yanlış bir şey yaptıklarında çocuklarımıza vurursak, başkalarına vurmamaları gerektiğini onlara nasıl öğreteceğiz? Küçücük bir fiske bile olumlu bir etkiye sahip değildir.
İşte bu yüzden, öfkemizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Kontrolsüz azarlar da etkili değildir. Çocuk bir şey yaparsa onu odasın gönderip neden olduğu hasarı onarmasını istemeli, belli ayrıcalıklarını kısıtlamalı ya da azaltmalıyız (oyuncak, dışarı çıkma, televizyon vb.).
Bir diğer temel nokta da belirlediğimiz kural ve aldığımız kararları çocuklarımıza açıklamak ve bunu daima açık bir şekilde yapmaktır. Açıklamalarımızın tam olduğundan emin olmalıyız. Bu sayede çocuğun her şeyi anladığından ve uygulayabileceğinden emin olabiliriz.
"Çünkü öyle söylüyorum" cümlesi çocukların anlamasına ya da bizim hatalarımızı kabul edip çocuğun bakış açısını dinlememize yardımcı olmaz. Bu yüzden, açıklamak, anlamak ve hissetmek sayesinde onların his ve düşünceleri geçerlilik kazanabilir ve böylece çocuklarımızın özerkliğinin ve duygusal bağımsızlığının gelişmesine yardımcı olabilir.
Başkalarına saygılı davranmayı öğrenebilmeleri için çocuklarımıza saygılı davranmalıyız. Konuşmalarımızın iki taraflı olmasına dikkat etmeli, onları dinlemeli ve nasıl hissedip ne düşündüklerini ifade etme fırsatını sunmalı, yaşlarına göre yapabilecekleri şekilde davranmalarına izin vermeliyiz. Çocuklar, biz onlara nasıl davranıyorsak başkalarına öyle davranır ve bizim verdiğimiz derslerimizi öğretirler.